Abstract
Yükseköğretim kurumları yapıları, işleyişleri ve yönetimlerindeki farklar yüzünden Ortaçağ'dan başlayarak toplumun diğer kurumlarından daha çelişik bir düşünme sistemi ve karar alma süreci ile yüzyüze kalmışlardır. Bu nedenle de bu kurumlarla toplumun diğer kesimleri arasında zaman zaman ciddi sürtüşme ve ayrılıklar olmuştur (Haskins, 1923). Ancak bütün bunlara rağmen yükseköğretim kurumları asıl görevleri olan gerçeği arama ve bulma, en üst düzeyde bilgi üretme, toplama ve yayma gibi fonksiyonlarını başarı ile yerine getirmiş ve toplumların vazgeçilmez kurumları olarak varlıklarını sürdümüşlerdir (Waldo, 1970).