Abstract
Bin dokuz yüz kırklı yıllarda, savaş sözcüğü tüm insanların yaşamlarında somut bir olguyu simgelemekteydi. Uluslararasındaki, insan onuruna yaraşmayan, bu ilkel boğuşmanın acı sonuçlarını yaşayan, gözleyen toplumlar, savaşın temel nedenini kolaylıkla tanımlayabilmişlerdir. «Savaş, insanların düşüncelerinde doğar. Bu nedenle insan düşüncesi barışı koruyacak biçimde eğitilmelidir»